YKS 2024'e Evden Hazırlanın! 7/24 Online Eğitim

Hemen İncele
Türk Dili ve Edebiyatı

Destan Örnekleri | Uzun ve Kısa Destanlar

Destan Örnekleri

Bu yazımızda Destan Nedir? yazımızdan edindiğimiz bilgiler doğrultusunda destan örnekleri paylaşacağız.
 

Şu Destanı

Saka Türklerine ait bir destandır. Destan, Kaşgarlı Mahmut’un Divanü Lügati’t-Türk adlı eserinde kayıtlıdır. Saka hükümdarı Şu ile ilgili olan bu destan MÖ 330-327 yıllarındaki olayları anlatmaktadır. Bu tarihlerde Makedonyalı İskender (Zülkarneyn), İran’ı ve Türkistan’ı işgal etmişti. Destan, Türklerin İskender’le mücadelesi ve geriye çekilmelerinin öyküsüdür. Bu destan içinde, doğuya çekilmeyen yirmi iki aileden, Türkmen diye söz edilmektedir.

Kaşgarlı Mahmut Divanü Lügati’t-Türk’te İskender’den, Zülkarneyn olarak söz etmiştir.

Şu
Zülkarneyn (İskender), Semerkant’ı ele geçip Türk yurtlarını almak üzere harekete geçtiği zaman, Şu adında bir genç, Türkistan’da hükümdardır. İskender’in gelip geçici bir akın düzenlediğine inanmaktadır. Bu nedenle savaşmak yerine doğuya çekilmeyi uygun bulmuştur. Ancak, yirmi iki aile yurtlarını bırakmak istemedikleri için doğuya gidenlere katılmazlar. Doğuya giden grubun izlerini takip ederek onlara katılmak isteyen iki kişi, direnen yirmi iki kişiye rastlamış, görüşüp tartışmışlardır. Yirmi iki kişi, bu iki kişiye, “Erler, İskender gelip geçici bir kişidir. Nasıl olsa bir yerde sürekli kalamaz. Kal, aç…” demişlerdir.

“Bekle, eğlen, dur” anlamına gelen “Kalaç”, bu iki kişinin soyundan gelen Türk boyunun adı olmuştur. İskender, Türk yurtlarına geldiğinde, bu yirmi iki kişiyi görmüş ve “Türk’e benziyorlar” anlamında “Türk manend” demiştir. İşte bu yirmi iki kişi, Türkmenlerin atalarıdır. Öte yandan Şu Uygurların yanına gitmiş, Uygurlar gece baskınında İskender’in öncülerini bozguna uğratmıştır. Daha sonra İskender ile Şu barışmış, Uygur şehirlerini yaptırmış ve geri dönmüştür. Şu ise, Balagasun’a dönerek kendi adıyla anılan şehri yaptırmış ve bir tılsım koydurtmuştur. Bu tılsımdan dolayı, leyleklerin şehrin karşısına kadar geldiği ama şehri geçip gidemedikleri öne sürülmektedir. Bu destana göre İskender, Türkistan’a geldiğinde Türkmenler dışındaki Türkler doğuya çekilmişlerdir. İskender Türkistan’da direnişle karşılaşmadığı için ilerlememiştir. Büyük ölçüde çadırlarda yaşayan Türkler, İskender’in seferinden sonra yerleşik hayata geçmişlerdir.

 

Saltukname Destanı

13. yüzyıl alperenlerinden olan ve Rumeli’nin Türkleşmesinde büyük rolü bulunan Sarı Saltuk’un efsanevi hayatını anlatan Anadolu Türk destanlarından biridir. Ebulhayr Rumi tarafından halk arasındaki rivayetler üç cilt halinde kitaplaştırılmıştır.

Destan kahramanı Battal Gazi’nin torunu olduğu söylenen Şerif Hızır’dır. Sarı Saltuk olağanüstü özelliklere sahip biridir; Müslüman olmayanlarla savaşır, onları İslamiyet’e davet eder. Dili, 15. yüzyıl Osmanlı Türkçesidir.

Saltukname
Ebulhayr Rumi’nin Saltukname’sinde anlatıldığına göre: Sarı Saltuk, Seyit Battal Gazi soyundandır. Asıl adı Şerif Hızır’dır. Battal Gazi gibi savaşa niyet eder. Rüyasında gördüğü Battal, ona “ciğer-ğuşem” (ciğerimin köşesi) diye seslenir ve bir mağarada duran Aşkar adlı atını almasını buyurur. Şerif Hızır’ın bir savaşta yendiği Alyon-ı Rumi adlı bir yiğit Müslüman olur; Şerif ona İlyas-ı Rumi adını verir, Alyon da Şerif’e Saltuk adını takar. Sarı Saltuk, bundan sonra birçok ülkede savaş eder. Büyük atası Battal Gazi gibi kafirleri yener; savaşlarda birçok şehir alır, kiliseler yakar; yendiği düşmanları Müslümanlığa çağırır, kabul etmezlerse o zaman onları öldürür; birçok keramet gösterir; kimi zaman da yer altında cinlerle savaşır; başı daralınca Hızır adamlarından Hacı Bektaş-ı Veli, Tapduk Emre, Mevlana vb.; hükümdarlardan II. Alaeddin Keykubad, Ertuğrul Bey, Sultan Osman, Sultan Orhan, Umur Bey vb. ile görüşür. Doksan dokuz yıl yaşadıktan sonra zehirlenip yaralanarak ölür. Cesedini on iki tabuta koyup on iki beye verirler. Asıl ceset, Eskibaba’daki kilisenin altındadır.
 

Çaştani Beğ Destanı

Budist ve Maniheist Uygur metinleri arasında dikkati çeken bir eksik destan parçası da Çaştani Beğ destanıdır. Çaştani Beğ destanında Çaştani Beğ’in ülkesinde yaşayan insanlara hastalık ve belalar getiren şeytanlarla mücadelesi anlatılır. Şeytanların tasviri son derece canlıdır. Eseri Şilazin adlı bir mütercim Toharcadan Türkçeye çevirmiştir.

Çaştani Beğ
Çaştani Beğ “il-beyi”dir. İl-beyi olduğu için cinlerin Türk yurduna getirmek istediği kötülükleri ve belaları ilk önce onun karşılaması, halkı koruması ve ülkeye sahip çıkması gerekmiştir. Nitekim Çaştani Beğ dört yol ağzına giderek sayısız cinlerle vuruşur. Onlar insan eti yiyen ve kanını içtikleri kimsenin bağırsaklarını vücuduna dolayan kötü cinlerdir. Kızıl saçlarını omuzlarına bırakıp müthiş naralar atıp dağ gibi yılan vücutlarıyla gelirler. Çaştani, Tanrı’nın gönderdiği yardımla hiç çekinmeden halkını korumak için bunların arasına girer. Etrafını alan cinlere haykırır:

– Hey cinler, söyleyin bana benim ilimdeki halkı ne hakla öldürüyorsunuz? Sizler bu şehre girmek yetkisini kimden aldınız? Benim şu keskin kılıcıma bakın… Bununla gövdenizi keserek parça parça edip bırakayım. Milletimin başına gelen bunca felaket katlanılacak gibi değildir.
Cinler, Çaştani İl-beyi’nin bu kuvvetli ve meydan okuyucu sözlerini duyunca öfkelenip birbirine karıştılar. Öd koparıp kendilerince bazı bazı türküler söyleyerek yumruklarını sıktılar. (Kol kola girerek) dirseklerinden tutunuyor, ateş renkli kızıl saçlarını arkalarına salıverip, alev gibi özel bayraklarıyla gürz ve tokmakları ellerinde Çaştani Beğ’i mızraklayıp vurmaya uğraşıyorlardı. Birbiriyle sözleştiler ki:

– Daha ne bekliyorsunuz! Çabuk şunu mızraklayıp kesin, vücudunu paralayıp öteki dünyaya gönderin.

Bunun üzerine Çaştani Beğ var gücüyle saldırıp Urumki adlı cini tepesindeki saçından tutarak kaldırıp kılıcını çekti ve başını gövdesinden ayırdı. O şeytan ve cinler Çaştani İl-Beyi’nin gücünü, kuvvetini, haşmetini, kutluluğunu, şaşaasını görüp iyiden iyiye korktular.

 
» Destan Türleri

İlgili Makaleler

7 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir