YKS 2024'e Evden Hazırlanın! 7/24 Online Eğitim

Hemen İncele
Edebiyat

Öyküleyici Anlatım Nedir? Özellikleri ve Örnekleri

Öyküleyici Anlatım Nedir?

Konunun olay veya olaylar çerçevesinde canlandırılarak anlatıldığı biçimdir. Bu anlatımda ana unsur olaydır. Olayla birlikte mekân, zaman ve kahraman dediğimiz unsurlar bulunur. Öyküleyici anlatımda öğreticilik ön planda değildir. Merak unsurları kullanılarak konu canlı tutulmaya çalışılır. Hareketliliğin olduğu bir anlatımdır ve fiil cümleleri ağır basar. Betimleyici anlatım türünden de yararlanılır.

Öyküleyici anlatımın kullanıldığı türler;

 

Öyküleyici Anlatımın Özellikleri

  • Olay, kişi, mekan ve zaman ortak öğelerdir.
  • Daha çok; öykü, roman, tiyatro, anı, günlük gibi tür­lerde kullanılır.
  • Yaşanmış olaylar anlatılabileceği gibi, kurgulanmış olaylar da anlatılabilir.
  • Sanatsal ve öğretici metinlerde kullanılır.
  • Sanat metinlerinde anlatıcı, kurmaca kişi iken öğre­tici metinlerde gerçek kişidir.
  • Dil, şiirsel (sanatsal) işlevde kullanılır.

 

Öyküleyici Anlatımda Anlatıcı Türleri

Öyküleyici anlatımlarda üç tip anlatıcı görülür. Yazar bazen bunlardan birini, bazen de hepsini birden değiştirerek kulla­nabilir. Bu, tamamen yazarın tercihidir.

Hakim (İlahi-Tanrısal) Bakış Açısı: Anlatıcı, olayları yukarıdan seyrediyor gibidir. Her şeyi bilir. Kahramanların iç dünyalarını, gizli düşüncelerini, aralarındaki ortaya çıkmamış ilişkileri… Yukarıdan olaylara bakan “tanrı­sal” bir göz gibidir.

Örnek
Rasim, sokakta bir aşağı bir yukarı yürüyüp durdu ve olan bitenlerden kimseye söz etmemeye karar verdi. Sokak lambasının loş ışığı altında bir süre bekledi. Üşüdüğünü hissetti. Ceketin önünü kapatıp huzursuz bir şekilde evin yolunu tuttu.

Dikkat edilirse anlatıcı kahramanının “karar verdiğini, üşüdüğünü” o söylemediği halde biliyor ve bunlardan okuru haberdar ediyor.

 
Üçüncü Kişi Anlatım (Gözlemci Bakış Açısı): Anlatıcı, olayları gözlemleyip okluğu gibi aktarır. Kahramanların iç dünyalarını, gizli fikir1erini bilmez. Bilgisi, görülebilen olaylarla ve durumlarla sınırlıdır. Diğer bir ifadeyle olup bitenlerin dışarıdan gözlemlenerek bir kameraman gibi anlatılmasıdır.

Örnek
Yukarıdaki metin gözlemci bir bakış açısıyla yazılırsa şöyle olur:

Rasim, sokakta bir aşağı bir yukan yürüyüp durdu ve sonra sokak lambasının loş ışığı altında bir süre bekledi. Ceketin önünü kapatıp evin yolunu tuttu.

 
Birinci Kişi Anlatım (Kahraman Bakış Açısı): Bu du­rumda, anlatıcı olay kahramanlarından biridir. Yani olaylar bizzat olayın içinde olan bir kişinin ağzından aktarılır.

Örnek
Aynı metin kahraman anlatıcı ile anlatıldığında şöyle olur:

Sokakta bir aşağı bir yukarı yürüyüp durdum ve olan bitenlerden kimseye söz etmemeye karar verdim. Sokak lambasının loş ışığı altında bir süre bekledim. Üşüdüğümü hissettim ve ceketin önünü kapatıp huzursuz bir şekilde evin yolunu tuttum.

 

Öyküleyici Anlatım Örnekleri

Örnek-1
Ne bulunduğum yeri ne köyün adını biliyordum. Karar verdim, kimseye bir şey sormayacaktım. Şimdiye kadar izlediğim yol beni ormanın kenarına getirmişti, yolun bundan sonrası yukarılarda bir yere çıkıyordu. Yoldan ayrıldım, sarp yamaçtaki söğütler arasından sakınarak köye inmeye koyuldum. Yanlışlıkla bahçelere daldım, küçük taş merdivenlere tosladım, sonra da bir duvara çarpıp kapaklandım yere.

Görüldüğü gibi burada bir eylem ve bir hareketlilik vardır. Bu durum fiil cümlelerinden de anlaşılmaktadır. Birinci kişinin ağzından, “ben”li anlatım kullanılmış, betimleyici anlatımdan da yararlanılmış.

Örnek-2
Ağır adamlarla kahveye girdi Hasan. Olanları düşündü bir süre. Otursam mı oturmasam mı diye bir tereddüt geçirdi. Sonra oturdu bir köşeye isteksiz. Babadan kalma tütün tabakasını çıkardı, kalınca bir sigara sardı. Öyle dalmıştı ki masasına konan çay bardağının sesi bile dikkatini çekmemişti.

Bu parçada da bir eylem ve bir hareketlilik fark ediliyor. Fiil cümleleri hâkim olmuş, üçüncü kişi ağzıyla anlatılmış ve tasvirlerden yararlanılmıştır. Öyküleyici anlatıma çarpıcı bir örnek olmuştur.

Örnek-3
Soğuk bir İstanbul sabahı … Gökyüzünde bulut kaynıyor; yağmur yağdı yağacak… Biz yola koyuluyoruz. Yarım saat sürecek yolculuğumuzu, Maltepe’nin bildik sokaklarından geçerek bir an önce bitirme telaşındayız. Sokaklar, işe yetişmek için koşuşanlarla dolu. İnsanlar, rayların üzerinden, sağa sola bakarak, hızlı adımlarla geçiyor. Bir banliyö treni Gebze yönüne doğru gürültüyle yol alıyor.

Parçada yazar, yaptığı bir yolculuğu anlatırken öyküleyici anlatıma başvurmuştur. Olayların içerisinde bulunduğu için birinci kişi anlatım yani kahraman bakış açısı ile anlatmıştır.

Örnek-4
Acele ettim içimden gelen fırtınaya yakalanmamak için. Annemin elini öptüm. Kapıdan arkama su döktü. Gülümsedim. Oturdu merdivenlerin başına. İlk kez gördüm, annem yaşlanmıştı. Oturma değildi o, çöküvermişti. Seni bir daha göremeyeceğim oğlum dercesine baktı. Yemenisiyle gözlerini sildi. Gırtlağım düğümlenmişti. Yeryüzünün tüm gözyaşları gözümdeydi. Koşar adım döndüm sokağı. Kesilmemiş son bir ağacın dibine çöktüm. Doyasıya ağladım.
Örnek-5
Köyün yola bakan evlerinin önünde, eriyen karın altından çıkan toprak buğulana buğulana nemini kaybetmeye, kurumaya yüz tutmaktaydı. Toprak kirden, pastan arınmış; sünger gibi yu­muşamıştı. Etrafta duman kokusu vardı. Toprak çözülüp suyu emmeye, emdikçe kabarıp şiş­meye, gövdesini yumuşatmaya hazırlanıyordu. Köyün çamurlu sokaklarında düşe kalka ilerlem­eye çalışıyordu çocuklar. Ufukta baharın haber­cisi leylekler görülüyordu.
Örnek-6
Deniz tarafından bir ihtiyar, balıkçı kahvesine doğru usul usul ilerledi. Kapıyı aralayarak içeri girdi. Sağda solda uyuyanlar vardı. Gür bir sesle herkesi selamladı. Kendinden emin adımlarla ilerledi, cam kenarındaki bir masaya oturdu. Garsondan bir çay istedi. Çayını içti, parasını ödedi ve dışarı çıktı. Denize doğru, içli bir şarkı söyleyerek yavaş yavaş yürümeye başladı.
Örnek-7
Hafta sonu tatilini geçirmek için Karadeniz yollarındayız. Mavi ve yeşilin iç içe olduğu uzun bir sahil… Yollar o kadar kıvrım kıvrım ki bir ara başımız dönüyor ve mola vermek zorunda kalıyoruz. Yolun sonunda en az iklimi kadar yumuşak; dağları, denizleri kadar renkli ve hareketli insanlar… Misafir ağırlamanın verdiği heyecan ve mutluluğun, yüzlerinden okunduğu sevecen insanlar ve hafta sonu hiç bitmesin isteyen bizler… Sıcacık yüreklerle tanışmanın verdiği farklı duygularla, çevremizi saran çocuklarla vedalaşarak geri dönüyoruz.
Örnek-8
Yol anızlı tarlaların ve çiğlerle ışıl ışıl yeşilliklerin arasından bir şerit gibi uzanıyor. Arada bir, insanın içine sıkıntı veren gevrek söğütlerle, ince uzun, kımıltısız gölgeleri kurumuş tekerlek izlerine ve incecik yeşil otlar üzerine düşen küçük, yapışkan yapraklı genç kayınlara rastlıyoruz… Tekerleklerden ve atların zillerinden yükselen tekdüze gürültü, yol boyunca ötüşen çayır kuşlarının sesini bastıramıyor. Ben içimde kımıl kımıl bir heyecan, tatlı bir tedirginlik, duyduğum mutluluğu dışa vuracak bir şeyler yapmak istiyorum.
Örnek-9
Dumanlara, sislere, homurtulara, ıslıklara boğulmuş güvercin grisi bir tren, garın ortasında bekliyor. Kirli bir sabah. Gar kalabalık, güneş bulutları gizlemiş. Yağmur öncesinin hüzünlü havası sarmış ortalığı. Küçük, kedi adımlarıyla ilerliyor. İpinin üzerinde ilerleyen bir tel cambazının gerginliği içinde. Ses yükselticilerinden hırıltı duyurular yükseliyor; trenlerin gideceği yerleri, yönleri sayıyor; kalkış saatleri saatlerini bildiriyor. Bir garın her günkü olağan gürültüsü, alışageldik görüntüsü yineleniyor.
Örnek-10
Daireden yıllık iznimi alınca, iki saatlik zaman şuuru kürümü on iki saate çıkardım. Yirmi gün odama kapandım, bir yere çıkmadım. Kürümü sebatla devam ettim. İznimin son günü idi. Saat on 12’ye geliyor. Koltukta başım yana dönmüş, uyuyakalmışım.
Örnek-11
Orhan, camdan, kahveciye ve yanındaki adama eliyle selam verdi, yürüdü. Gene koşamıyordu. Bekleme yerine gelinceye kadar topalladı. Bir Fatih tramvayı çabuk gelmişti. Hemen atladı. Fakat oturur oturmaz vücudunu kuvvetli bir titreme almıştı.
Örnek-12
Yaşlı kadın, bütün umudunu yitirmiş bir biçimde toprak yolda yürüyordu. Başındaki çiçekli eşarbı ağarmış, rengini atmış siyah mantosunun etekleri tarazlanmıştı. Kızgın ağustos güneşinin bütün ışığı diklemesine tepesine iniyor, lastik ayakkabılarının içinde ayakları, terden, yorgunluktan karıncalanıyordu. Bir an aklından çocuklarının yanına dönmeyi geçirdi, sonra vazgeçerek yoluna devam etti.
Örnek-13
Bir yolcu dağların doruklarında, kalın kar tabakasıyla kaplı az kullanılan bir patikada tek başına yürüyordu. Kar giderek daha derinleşiyor, yol giderek daha tehlike­li olmaya başlıyordu. Sonunda yolcu soğuğa dayana­mayacak hale geldi ve yere yığıldı.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir