YKS 2024'e Evden Hazırlanın! 7/24 Online Eğitim

Hemen İncele
Türk Dili ve Edebiyatı

Koşma Nedir? Koşma Örnekleri ve Özellikleri

Koşma Nedir?

Genel olarak halk edebiyatının en çok kullanılan ve en sevilen nazım şekli olan koşmalar, İslamiyet öncesi dönemindeki koşuk, ve divan edebiyatı nazım şekillerinden olan gazel ile benzerlik gösterir.

Koşmanın asıl konusunu da gazeldeki gibi sevgi, doğa güzelliği, gurbet acısı, özlem, dostluk ve mertlik oluşturur. Bilgece söylenmiş didaktik koşmalar da vardır. Anadolu ve Azerbaycan âşık edebiyatında koşmanın çok köklü bir geçmişi vardır. En eski örnekleri 16. yüzyıldan kalmışsa da, İslamiyet ve daha önceki yüzyıllarda da koşma ya da benzer biçimde şiirlerin söylenmiş olduğu sanılmaktadır.
 

Koşmanın Özellikleri

Koşmaların şekil ve içerik özellikleri maddeler halinde şu şekildedir:

  • Aşık edebiyatının en yaygın nazım biçimidir.
  • Aşıklar tarafından saz eşliğinde söylenir.
  • Koşmalar genellikle 8’li ve 11’li hece ölçüsüyle yazılır. Daha çok 6+5 veya 4+4+3 durakları tercih edilir.
  • Nazım birimi dörtlüktür, dörtlük sayısı 3-5 arasında değişir.
  • Koşmalar genellikle lirik konularda söylenir. Aşk ve doğa konularının yanı sıra, ayrılık, özlem, yalnızlık, gurbet, sıla, ölüm gibi temaları işler. Atasözleriyle işlen­miş öğüt veren, talihten, kaderden yakınan konularda söylenmiş koşmalar da vardır.
  • İslamiyet öncesi Türk edebiyatındaki “koşuk”larla hem şekil hem içerik olarak; divan edebiyatındaki “gazel”lerle sadece içerik yönüyle benzerlik gösterir. Yani İslamiyet öncesi dönemdeki koşuk ve divan edebiyatındaki gazelin, halk edebiyatındaki karşılığıdır.
  • İlk dörtlüğün kafiye örgüsü xaxa ya da aaab biçiminde olur. Diğer dörtlüklerin ilk üç dizesi kendi arasında kafiyelenir, dördüncü dize birinci dörtlüğün son dizesiyle kafiyelenir. (cccb, dddb…)
  • Şairler son dörtlükte adını ya da takma adını (mahlasını) söyler. Halk edebiyatında bu dörtlüğe tapşırma dörtlüğü denir.
  • Ezgilerine göre; Acem koşması, Kerem koşması, Ankara koşması, Bülbül koşması, Topal koşma, Kesik kerem, Sümmani gibi isimler alır.
  • Koşmalar işlenen konuya göre güzelleme, koçaklama, taşlama, ağıt olmak üzere dörde ayrılır. Bunlar aynı zamanda aşık edebiyatı nazım türleridir.
  • Yapılarına göre; düz koşma, ayaklı koşma, musammat koşma, yedekli koşma, zincirleme koşma, müracaa (dedim – dedi’li) koşma, Tecnis (cinaslı) koşma şeklinde isimlendirilir.
  • Karşılıklı konuşma şeklinde yani “dedim””dedi” şeklinde başlayan dizelerle söylenen koşmalara “müracaa”ismi verilir. Bütün kafiyeleri cinaslı olan koşmalara “tecnis”denir.
  • Türk edebiyatının tanınmış koşma şairleri Karacaoğlan, Bayburtlu Zihni, Aşık Ömer ve Erzurumlu Emrah’tır.

 

Koşma Türleri

Koşmalar konularına göre dörde ayrılır:

Güzelleme
Aşk, hasret, ayrılık, doğa sevgisi gibi lirik konuları işleyen koşmalardır. Güzelleme türünün âşık şiirindeki en önemli temsilcisi Karacaoğlan’dır.

Örnek
Kömür gözlüm ne salının karşımda,
Gündüz hayalimde, gece düşümde.
Bir güzelin sevdası var başımda,
Yar sevdası çetin olur yaradan. (Karacaoğlan)


Huri melek var mı senin soyunda
Ah-ü zarım kaldı uzun boyunda
Kadir gecesinde bayram ayında
Üstüne gölg’olan dallar öğünsün. (Karacaoğlan)

Koçaklama
Coşkun ve yiğitçe bir üslupla savaş ve kahramanlık konularını anlatan koşmalardır. Bu türün en önemli isimleri Köroğlu ve Dadaloğlu’dur.

Örnek
Belimizde kılıcımız kirmani
Taşı deler mızrağımın temreni
Hakkımızda devlet etmiş fermanı
Ferman padişahın dağlar bizimdir. (Dadaloğlu)


Benden selam olsun Bolu Beyi’ne
Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır
Ok gıcırtısından kalkan sesinden
Dağlar gümbür gümbür seslenmelidir. (Köroğlu)

Taşlama
Toplumun ve insanların eksik yönlerinin ele alınarak, bunların eleştirildiği şiirlerdir. Taşlamalar, konularına göre satirik şiirlerdir. Aynı konunun işlendiği şiirler Divan Edebiyatı’nda hiciv, Batı edebiyatında satir, çağdaş edebiyatta yergi olarak adlandırılır. Bu türün en ünlüleri Seyrani ve Bayburtlu Zihni’dir.

Örnek
Rüşvet ile yarar hâkim hücceti
Hüccet ile alır kadı rüşveti
Halk bilmiyor dini şer’i sünneti
Bozuldu sikkenin tuncuna kaldık. (Seyrani)


Ormanda büyüyen adam azgını
Çarşıda pazarda insan beğenmez.
Medrese kaçkını, softa bozgunu
Selam vermeye devrişan beğenmez. (Kazak Abdal)

Ağıt
Bir kimsenin ölümünden duyulan acıları anlatmak için söylenen koşmalardır. Ağıtlar toplumun tamamını etkileyen savaşlarda toplum adına da yakılabilir. Ölüm konulu şiirlere sözlü Türk edebiyatında sagu, divan edebiyatında mersiye adı verilir.

Örnek
Zihni dert elinden her zaman ağlar
Vardım ki bağ ağlar bağıban ağlar
Sümbüller perişan güller kan ağlar
Şeyda bülbül terk edeli bu bağı. (Bayburtlu Zihni)


Gider oldum Avşar ili yoluna
Bakmam gayrı bu diyarın gülüne
Karaları taksın çapar koluna
Yağız atlı nice kollar iniler. (Dadaloğlu)

 

Koşma Örnekleri

Vardım Ol Kara Taşa - Karacaoğlan
Vara vara vardım ol kara taşa,
Hasret ettin beni kavim kardaşa,
Sebep ne gözden akan kanlı yaşa
Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm

Nice sultanları tahttan indirdi
Nicesinin gül benzini soldurdu
Nicelerin gelmez yola gönderdi
Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm

Karacaoğlan der ki kondum göçülmez
Acıdır ecel şerbeti içilmez
Üç derdim var birbirinden seçilmez
Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm

Dilber - Karacaoğlan
Acem illerinden misafir geldim,
Yol bilmenem sunam, nerden gideyim?
Şöyle yavrunun semtine uğradım,
Dilber kerem eyle, konuk al beni

Var git oğlan, var git, başım dar iken;
Her baktıkça gözlerin korkar iken,
Mahallemde beş, on avcı var iken
Var git oğlan, burda konuk eğlenmez.

Karac’Oğlan der ki: Nasıl edeyim?
Kaldır gerdanını seyran edeyim.
Sunam, seni nere koyam gideyim?
Dilber, kerem eyle, konuk al beni.

Oğlan, benim ile yatmak m’istersin?
Zülâl dudaklardan tatmak m’istersin?
Akşam yatıp, sabah kaçmak m’istersin?
Var, git oğlan, burda konuk eğlenmez.

Akça Kızlar Göç Eyledi Yurdundan - Karacaoğlan
Akça kızlar göç eyledi yurdundan,
Koç yiğitler deli oldu derdinden.
Gün öğle sonu da Belen ardından,
Saydım, altı güzel indi pınara.

Üçü uzun boylu, kaşların süzer;
Üçü orta boyla, zülfünü düzer;
Sanın akça ceran bir çölde gezer,
San kınalı keklik indi pınara.

El atıp dericek Hatçe’nin gülü,
Can için sarıcak Ayşe’nin beli,
İkisi hempalı, bir de döndeli
Emine’m çok içti, kandı p›nara.

Karac’Oğlan bunu böyle söyledi;
İndi, aşkın deryâsını boyladı;
Kızlar gitti, deyi pınar ağladı;
Acıştım, yüreğim yandı pınara.

Vardım ki Yurdundan Ayağ Göçürmüş - Zihni
Vardım ki yurdundan ayağ göçürmüş
Yavru gitmiş ıssız kalmış otağı
Camlar şikest olmuş meyler dökülmüş
Sakiler meclisten çekmiş ayağı

Hangi dağda bulsam ben o maralı
Hangi yerde görsem çeşm-i gazali
Avcılardan kaçmış ceylan misali
Göçmüş dağdan dağa yoktur durağı

Laleyi sümbülü gülü har almış
Zevk u şevk ehlini ah u zar almış
Süleyman tahtını sanki mar almış
Gama tebdil olmuş ülfetin çağı

Zihni dert elinden her zaman ağlar
Sordum ki bağ ağlar bağ u ban ağlar
Sümbüller perişan güller kan ağlar
Şeyda bülbül terk edeli bu bağı

İreçberler Hoşça Tutun Öküzü - Pir Sultan Abdal
Dağdan kütür kütür hezen indirir
İndirir de ateşlere yandınr
Her evin devliği öküz döndürür
İreçberler hoşça tutun öküzü

Öküzün damını alçacık yapın
Yaş koman altında kuruluk sepin
Koşumdan koşuma gözlerin öpün
İreçberler hoşça tutun öküzü

PİR SULTAN Abdal der ki kaynar coşunca
Tekne hamur kalmaz ekmek pişince
Adem Ata öküzün çifte koşunca
İreçberler hoşça tutun öküzü

Sözün Bilmez - Gevheri
Sözün bilmez ban nadan elinden
Erkan ağlar usul ağlar yol ağlar
Bülbülün feryadı gonca gülünden
Gülşen ağlar bülbül ağlar gül ağlar

Her kaçan cuş idüp çağlasa seller
Açılır laleler sünbüller güller
Davlunbaz çalınır çalkalanır göller
Şahin ağlar turna ağlar tel ağlar

İyi ile konuş olasın iyi
Öter defler gibi sinemin neyi
Bu çarkın elinden el-aman deyi
Geda ağlar sultan ağlar kul ağlar

GEVHERİ der dertli gönlümüz hasta
Sözünü beğendir ellere dosta
Kimi abdal olup girmiştir posta
Hırka ağlar hem post ağlar çul ağlar

Dedim Dilber - Emrah
Dedim dilber didelerin işlenmiş
Dedi çok ağladım sel yarasıdır.

Dedim dilber yanakların dişlenmiş
Dedi zülfüm değdi tel yarasıdır.

Dedim dilber lebin şeker bal olmuş
Dedi bugün bana başka hal olmuş.

Dedim dilber ak gerdanın al olmuş
Dedi çiçek sokdum gül yarasıdır.

Dedim dilber EMRAH aklımı aldın
Dedi şu cihanda beni mi buldun.

Dedim dilber niçin sararıp soldun
Dedi çekdiceğim dil yarasıdır.

Çıktım Yücesine - Dadaloğlu
Çıktım yücesine seyran eyledim
Cebel önü çayır çimen görünür
Bir firkat geldi de coştum ağladım
Al yeşil bahçeli Kaman görünür

Şaştım hey Allah’ım ben de pek şaştım
Devrettim Akdağ’ı Bozok’a düştüm
Yozgat’ın üstünde bir ateş seçtim
Yanar oylum oylum duman görünür

Biter Kırşehir’in gülleri biter
Çığrışır dalında bülbüller öter
Ufacık güzeller hep yeni yeter
Güzelin kaşında keman görünür

Gönül arzuladı Niğde’yi Bor’u
Gün günden artmakta yiğidin zan
Çifte bedestenli koca Kayseri
Erciyes karşında yaman görünür

DADALOĞLU’m da der zatından zatı
Çekin eyerleyin gökçe kır atı
Göçmek değil bizim ilin muradı
Ak yâre gitmemiz güman görünür

 
» Aşık Edebiyatı
» Halk Edebiyatı

İlgili Makaleler

Bir Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir